LenfomaNedir.com |
Hodgkin hastalığı ve Hodgkin dışı lenfoma tanısı konan hastalar düşünülerek
hazırlanan bu rehberde hastalığın bulguları, tanı ve tedavi şekilleri genel
olarak verilmiştir. Ancak her hastanın farklı özellikleri olduğu göz önüne
alınarak hastalıkları hakkında en doğru değerlendirmeyi ve yönlendirmeyi sürekli
izleyen hekimlerinin yapacağı unutulmamalıdır.
Lenfoma nedir?
Lenfoma lenfositlerin oluşturduğu bir kanser tipidir. Lenf dokusunun habis
tümörüne verilen genel bir isimdir. Kanser ya normal hücrelerin hızla çoğalması
veya normal lenfositlere göre daha uzun süre yaşamaları ile oluşur. Malign
lenfoid hücreler de normal lenfositler gibi lenf düğümü, dalak, kemik iliği, kan
ve diğer organlarda çoğalır. Lenfoma Hodgkin hastalığı ve Hodgkin dışı lenfoma
adı altında iki büyük gruba ayrılır.
Hodgkin hastalığı(HH)nedir?
İlk kez tarif eden Thomas Hodgkin`in adı ile anılan hastalıktır. Hodgkin
hastalığının nedeni kesin olarak bilinmemektedir. Her yaşta ortaya çıkabilmekle
birlikte daha çok genç erişkinlerde görülür. Erkeklerde daha sık ortaya çıkar.
Bulaşıcı bir hastalık değildir. Kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilen ilk
habis hastalıktır.
Hodgkin dışı lenfoma (HDL)nedir?
Bu başlık altında lenfatik sistemi etkileyen yakından ilişkili bir grup hastalık
toplanır. Bu hastalık anormal B lenfositlerden kaynaklanan B hücreli lenfomalar
ve anormal T lenfositlerden kaynaklanan T hücreli lenfomalar olarak 2 gruba
ayrılır. B hücreli lenfomalar daha sık ortaya çıkar. Hastalık lenf düğümlerinde,
dalak gibi lenfoid dokularda ortaya çıkabilir veya mide, barsak gibi
organlardaki lenf dokusundan kaynaklanabilir. Malign lenfoid hücreler kan ve
lenf dolaşımı aracılığı ile vücudun diğer kısımlarına da yayılabilir. Son
yıllarda HDL sıklığı artmaktadır, ancak bu artışın nedeni bilinmemektedir.
Lenfomanın nedeni nedir?
HH ve HDL nedeni kesin olarak bilinmeyen hastalıklardır. Bulaşıcı hastalık
değildir. HDL gelişimini kolaylaştıran bazı risk faktörleri olduğu kabul
edilmektedir. EBV ya da HTLV 1 gibi bazı virüslerle infekte kişilerde, immun
yetmezlik durumlarında( HİV infeksiyonu, immun supressif tedavi uygulanan organ
transplantasyonu yapılmış hastalar), ailede HDL anamnezi olan hastalar, bazı
kimyasal maddelerle ilişkisi bulunanlarda sık görülür.
Lenfomada hastaların hangi şikayetleri olur?
İlk şikayet çoğu kez boyunda ortaya çıkan ağrısız bir şişliğin farkedilmesi
şeklindedir. Hodgkin hastalığında bu şişlik özellikle solda köprücük kemiği
üzerinde yerleşimlidir. Koltuk altı ve kasıktaki lenf düğümü bölgelerinde de
büyüme olabilir. Az sayıda hastada ise lenf düğümü büyümesinin yaygın olduğu
görülür. Göğüs kafesi içinde ya da karın boşluğu içindeki lenf düğümlerinde de
büyüme olabilir. Bunlar bası nedeni olacak büyük kitleler oluşturuyorsa nefes
darlığı, yüzde ve boyunda şişme ya da karında şişlik, ele gelen kitle, karın
ağrısı olması gibi şikayetlere yol açarlar. Fizik muayenede karaciğer ya da
dalak büyüklüğü saptanabilir. Hastalık lenf düğümü dışındaki dokuları da
tutabilir. Akciğer, karaciğer, kemik, kemik iliği tutulumu en sık lenf düğümü
dışı tutulum yerleridir. Lenf düğümü dışı tutulum olması ekstranodal hastalık
olarak adlandırılır. Başlangıçta vakaların % 5- 10 unda ekstranodal tutulum
olabilir. Hastaların bir kısmında lenfomaya bağlı olarak ortaya çıkan ve
sistemik semptomlar olarak değerlendirilen bulgular olabilir. Bunlar ateş, gece
terlemesi, son 6 ayda vücut ağırlığının % 10 undan fazla kilo kaybı olmasıdır.
Ateşin nedeni bir infeksiyon değildir. Sistemik semptomlar bu hastalıklara özgü
değildir. Hodgkin hastalığında kaşıntı da olabilir.Hodgkin hastalığında hasta
alkol alınınca büyümüş lenf düğümlerinde ağrı olduğunun ifade edebilir.
Bademciklerin tutulumu Hodgkin dışı lenfomada daha sık olmaktadır. Lenfomalı
hastaların az bir kısmında fizik muayenede büyümüş bir lenfadenomegali bulunmaz.
Lenfomada tanı nasıl konur?
Lenfoma tanısı koymak için mutlaka tutulmuş bölgeden biopsi yapmak gerekir.
Kesin tanı histopatolojik inceleme ile konur. Bu nedenle lenf düğümü büyümesi
olan hastalarda lenf düğümünün cerrahi olarak çıkarılması ve histopatolojik
tetkikinin yapılması gereklidir. çıkarılacak lenf düğümü hekimin uygun gördüğü
yerde ve tetkik için uygun büyüklükte olmalıdır. Tanı için gerekirse biopsi
tekrar alınmalıdır. Fizik muayenede lenf düğümü ele gelmeyen hastalarda göğüs
boşluğu içinde ya da karın içinde büyümüş lenf düğümleri olduğu radyolojik
tetkiklerle gösterilirse genel anestezi altında göğüs boşluğu ya da batın içine
ulaşılarak lenf düğümü biopsisi yapılması gerekebilir. Lenfoma tanısı konan her
hastaya mutlaka hastalığın evresini belirlemek için kemik iliği biopsisi de
yapılmalıdır. Hastalığın kemik iliği tutulumunun olup olmadığının belirlenmesi
uygun tedavi şeklini kararlaştırmada yol göstericidir. Hastalığın yaygınlığını
belirlemek için farklı muayene ve testlerin yapılması gereklidir. Klinik
değerlendirme bir onkolog ( kanser tedavi eden hekim) veya hematolog ( kan
hastalıklarını tedavi eden hekim) tarafından yapılmalıdır. Hastalığın hikayesi,
fizik muayene bulguları, görüntüleme ve laboratuar bulguları değerlendirilerek
remisyon veya iyileşme sağlayacak en iyi tedavi planlanmalıdır. Hastalığın
bulguları lenf düğümünde ağrısız büyüme olması, ateş, gece terlemesi,
açıklanamayan kilo kaybı, kaşıntı olabilir. Hastalığın en sık bulgusu boyun ve
koltuk altında ağrısız olarak büyümüş lenf düğümünün ele gelmesidir. Bazen ateş,
terleme, kilo kaybı, kaşıntı şikayeti başvuru şikayetidir. Bu nonspesifik
şikayetleri olan pek çok kişi lenfoma değildir. Ancak bir hekime başvurarak
altta yatan nedeni ortaya koymak gereklidir. Lenfoma düşündüren bulgular varsa
tam fizik muayene yapılmalıdır. Bu muayenede boyun, koltuk altı ve kasıklarda
büyümüş lenf düğümleri olup olmadığı muayene edilmeli, her hastada mutlaka
bademcikler de muayene edilmelidir. Karın ve göğüs muayenesi yapılmalıdır. Eğer
lenfoma şüphesi varsa tanıyı doğrulamak için bazı testlerin yapılması gerekir.Bu
amaçla biopsi, kan testleri, görüntüleme, kemik iliği muayenesi, gerekirse sinir
sistemi ile ilgili muayeneler yapılmalıdır. Biopsi : Biopsi kanser şüphesi olan
alandan doku parçası alınması işlemidir. Biopsiler ya lokal anestezi yapıldıktan
sonra bir iğne ile küçük bir doku parçası alınarak yapılır. Ancak bu yöntemle
bazen tanı için yeterli materyel alınamayabilir. Veya açık biyopsi (cerrahi
biyopsi) yapılır. Lokal anestezi ile yapılabileceği gibi bazen genel anestezi
yapılması da gerekebilir. Karın içinde bir patoloji varsa laparoskopi veya
laparatomi denilen cerrahi yöntemlerle karın içindeki şüpheli bölgeden parça
almak gerekir. çıkarılan doku örnekleri patolog tarafından
değerlendirilir.Görüntüleme: Anestezi gerektirmeyen çoğu kez ağrısız bir
işlemdir. Direkt röntgen grafileri; boyun, toraks, batın ve/veya pelvis
bilgisayarlı tomografi tetkiki (BT) çekilmelidir. Magnetik rezonans görüntüleme
(MRİ) özellikle beyin ve omurilik tutulumu düşünülüyorsa planlanmalıdır.
Lenfanjiogram çok sık kullanılmayan bir yöntem olup, lenfatik sistemin
radyolojik olarak değerlendirilmesidir. Galyum scan radyoaktif galyumun bazı
tümörlerde biriken bir madde olmasından yararlanılarak lenfomada kullanılan bir
görüntüleme yöntemidir. Tedavi öncesi patolojik tutulum varsa tedavi sonrası
galyum scan tekrarlanmalıdır. Tümörün ortadan kalktığını veya inaktif olduğunu
gösterir.Kan sayımı: Alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları (trombosit) denen farklı
kan hücrelerinin sayısının ve görünümünün değerlendirilmesi gerekir. Bu
hücrelerde bir bozukluk olması bazen lenfomanın ilk bulgusu olabilir.Biokimyasal
tetkikler: Tümörün karaciğer, böbrek veya vücudun diğer kısımlarının tuttuğu
göstermede bilgi verir.Kemik iliği muayenesi: Kemik iliği kemiklerin içinde
bulunan bir madde olup vücuttaki akyuvar, alyuvar ve kan pulcuklarının yapıldığı
yerdir. Alyuvarlar dokulara oksijen taşınmasında rol oynar; akyuvarlar
infeksiyondan korur; kan pulcukları ise kanamanın durdurulmasına yardım eder.
Kemik iliğine yayılan ya da kemik iliğinden kaynaklanan lenfomada tanıya gitmek
için kemik iliği değerlendirilmelidir. Lokal anestezi ile deri, derialtı dokusu
ve kemik yüzeyi uyuşturulduktan sonra iğne kemik iliği içine girer. İşlem
kalçadan yapılır. Hasta ilik materyeli çekilirken ağrı hissedebilir.Santral
sinir sistemi muayenesi: Lenfoma bazen sinir sistemine yayılabilir. Bu oluştuğu
zaman omurilik ve beyinde bulunan beyin omurilik sıvısında anormallik olabilir,
bu sıvıda kanser hücreleri saptanabilir. Bunu belirlemek için hekim bel
bölgesinden ince bir iğne ile lomber ponksiyon yaparak beyin omurilik sıvısı
almayı önerebilir. Az bir miktar sıvı bu inceleme için yeterlidir. Bu sıvının
kimyasal yapısı ve hücre sayısı da değerlendirilir.Gerekli diğer testler:
Ekokardiografi ve bazı radyonüklid testler kalb ve akciğer fonksiyonlarını
değerlendirmek için gerekebilir.
Lenfomanın histopatolojik sınıflaması nasıl yapılır?
Lenfoma histopatolojik olarak önce Hodgkin hastalığı ve Hodgkin dışı lenfoma
diye 2 ana gruba ayrılır. Biopsi yapılarak lenfomanın hangi tipte olduğu ortaya
konabilir. Hodgkin hastalığı nodüler lenfositten baskın tip ve klasik Hodgkin
hastalığı olarak iki gruba ayrılmakta, klasik Hodgkin hastalığı da alt
grublarına ayrılmaktadır. HDL sınıflandırılmasında birkaç sistem vardır.
Kullanılmakta olan 3 sistem şunlardır: Working formülü (lenfomaları düşük, orta
ve yüksek dereceli 3 ana grupta toplayan bir sistem olup bu sistemde hücrelerin
mikroskopik görünümü ve klinik seyir gözönüne alınır), REAL klasifikasyonu
(burada lenfomanın kaynaklandığı hücre tipine göre sınıflandırma yapılmaktadır),
WHO klasifikasyonu ( en son kabul edilen sınıflama sistemidir).Bir lenfomanın
tümör büyümesinin hızlılığı açısından değerlendirilmesi tümörün derecesi (grade`
i) olarak değerlendirilir. Bu sınıflandırma hem hastalığın ilerlemesi, hem de
etkili tedavinin seçimi ile ilgilidir. Tümörün derecesi seçilecek tedaviyi
belirlemede önemlidir. Düşük dereceli lenfomalar( sessiz seyirli) yavaş ilerler,
acil tedavi çoğu kez gerekmez. Hastalar uzun süre iyi bir yaşam kalitesi ile
yaşarlar. Ancak tedavi ile tam şifa nadirdir. Bazı vakalar zamanla daha agresif
lenfoma tiplerine dönüşebilir, o zaman daha yoğun tedavi gerekir. Orta ve yüksek
dereceli HDL agresif olarak adlandırılır. Bu tümörler hızla büyüyebilir ve
tanıdan hemen sonra tedavi gerekir. Bu tümörler daha yoğun tedavi gerektirmesine
rağmen yapılacak tedavi ile tam şifa elde edilebilir.
Lenfomada evreleme nasıl yapılır?
Evreleme vücutta tümörün yaygınlığını gösteren bir terimdir. Lenfoma dört klinik
evreden birinde olabilir. Evre I ve II lokalizedir, III ve IV ise ilerlemiş,
yaygın hastalığı gösterir. Evrelemede A, B, E önemlidir. Tanı sırasında sistemik
semptomların olması B, olmaması A olarak değerlendirilir.Sistemik semptomlar
ateş, gece terlemesi ve kilo kaybıdır. Hastalık lenf düğümünden bir organa
yayıldığı zaman ya da hastalık lenfatik sistem dışında bir tek organı tuttuğu
zaman E ifadesi kulanılır. Ann Arbor evreleme sistemine göre hastalık I. Evrede
ise karın zarının alt veya üstünde tek taraflı olmak üzere bir lenf düğümü
bölgesinde hastalık mevcuttur. II. evrede hastalık yine tek taraflıdır, ancak
karın zarının altında veya üstünde birden fazla lenf düğümü bölgesinde hastalık
vardır. III. evrede ise karın zarının hem altında hem de üstündeki bölgelerde
lenf düğümü tutulumu söz konusudur. Dalak tutulumu varsa bu hastalarda III.
evrede kabul edilir. IV. evrede ise hastalık daha yaygındır ve lenf dokusu
tutulumu dışında diğer doku ve organlarda hastalığa katılmıştır. Bunlar
karaciğer, kemik,kemik iliği, deri, beyin, akciğer gibi organlar olabilir.
Lenfomada ne tür tedaviler kullanılır?
Lenfoma tedavisi radyoterapi ve kemoterapi ile yapılmalıdır. Lenfomada tedavi
seçimi hastalığın evresine göre planlanacağı için evrelemenin doğru yapılması
gereklidir. Histopatolojik olarak tanısı doğrulanan her hastaya uygun evreleme
için göğüs, batın, pelvis bilgisayarlı tomografik tetkikleri ve kemik iliği
biyopsisi yapılmalıdır. çok erken evre Hodgkin hastalığında evreleme amacı ile
evreleme laparatomisi denilen bir ameliyat yapılarak karın içinde büyümüş lenf
düğümü olup olmadığı araştırılmalıdır. Hodgkin hastalığında tedavi erken evrede
radyoterapi yapılması şeklindedir. Hastalık daha ileri evrede ise kombine
kemoterapi şemaları (ABVD, MOPP gibi) uygulanmalıdır.Erken evrede uygun tedavi
ile % 80 lere ulaşan şifa şansı ileri evrelerde de daha düşük bir oranda devam
etmektedir. Hodgkin hastalığında hastanın yaşı, hastalığın histopatolojik tipi,
hastalığın evresi, B semptomlarının varlığı tedavi başarısını etkileyen
faktörlerdir. Hodgkin dışı lenfomada tedavi planı lenfomanın derecesi,
hastalığın yaygınlığı gibi birçok faktöre göre yapılır. Agresif HDL lı
hastaların % 30- 60 ında kombine kemoterapi ile şifa elde edilebilir. Hastalığın
sessiz formlarında şifa elde edilememesine rağmen prognoz çok iyidir. Bu
hastalar 20 yıl ve daha fazla yaşayabilirler. HDL tedavisinde kemoterapi,
radyoterapi veya bu tedavilerin kombinasyonu kullanılmaktadır. Bazı sessiz
lenfoma türlerinde bekle gör politikası uygundur. Hastalığa ait semptomu olmayan
hastalar belirli aralıklarla fizik muayene ve laboratuar testleri , görüntüleme
ile izlenir. Hastalık ilerleme gösterince tedaviye geçilir. Agresif lenfomalarda
ise kemoterapi uygulanır. Kemoterapi ilaç tedavisidir. İlaçlar kanser
hücrelerini öldürür veya kanser büyümesini durdurur. Kemoterapi normal hücrelere
de benzer etki yapar. Kemoterapi çoğu kez kombine kemoterapi şeklindedir.
Kombine kemoterapilerle hem ilaçların tümör üzerine sinerjist etkisinden
yararlanılır, hem de tek tek ilaçlar yerine kombine tedavide daha düşük dozda
birkaç ilaç verilerek ilaçların doza bağlı yan etkisi azaltılmış olur.
Kemoterapi rejimi belirli dozlarda , belirli bir sıra ile verilen antikanser
ilaç kombinasyonudur. Tek doz kemoterapi ile az sayıda tümör hücresi öldürülmüş
olur. Tüm kanser hücrelerini öldürmek için tedaviyi birkaç doz halinde vermek
gerekir. Kür sayısı tümör büyümesine fırsat vermemek, dirençli kanser
hücrelerinin gelişimini önlemek için gereken sıklıkta olmalıdır. Kemoterapi
genellikle siklusler halinde verilir. Herbir tedaviyi birkaç haftalık ilaçsız
istirahat dönemleri izler. Tedavi yapıldığı dönem ve tedavisiz dönem kemoterapi
siklusu adını alır. Kemoterapi rejimine göre tedavi ağızdan ilaç vererek,
damardan injeksiyon ile veya damardan serum takılarak intravenöz infüzyon
tedavisi şeklinde yapılır. İntravenöz infüzyon tedavisi birkaç siklus halinde
yapılacaksa kalıcı ya da geçici kateter takılabilir. HDL sessiz seyirli ise evre
I ve II de radyoterapi, evre III ve IV de bekle gör tedavisi, kemoterapi (
klorambusil, CHOP, fludarabin) veya monoklonal antikorlar gibi biyolojik
tedaviler uygulanabilir. İntermediate ve agresif lenfomalarda ise evre I ve II
de tam doz kemoterapi veya kemoterapi + radyoterapi yapılır. Standart tedavi
CHOP dur. III veya IV. evrede kombine kemoterapi yapılır. Standart tedavi CHOP
dur. Bazen HDL lı hastalar için kök hücre transplantasyonu ile birlikte yüksek
doz kemoterapi yapılması gerekir. Kemik iliği kök hücre denen akyuvar, alyuvar
ve kan pulcukları oluşturan, olgunlaşmamış bir hücre içerir. Bazen kanser
hücrelerini öldürmek için yüksek doz radyoterapi veya kemoterapi gerekir. Bu
tedavi ile normal kemik iliği de yıkılır. Sağlıklı kemik iliği elde etmek için
bir vericinin kemik iliği veya kök hücreleri kullanılır. Nüks eden hastalarda
lenfoma tipi ve nüks zamanına göre yeni tedavi planlanır. Tam düzeldikten sonra
yeniden lenfomanın ortaya çıkmasına nüks denir. Bazen nüks etmiş hastalara da
yoğun tedaviler yapılmasını izleyerek kemik iliği veya kök hücre nakli yapılması
gerekebilir.
Kemoterapi dışı diğer tedaviler nelerdir?
Radyoterapi: Radyasyon tedavi edilen alandaki kanser hücrelerini öldüren bir
lokal tedavidir. Tedavi sınırlı bir bölgeye veya geniş alanlara verilebilir.
Radyasyon ağrısızdır. Yorgunluk, iştah kaybı, boğazda tahriş, bulantı, öksürük,
ağız kuruluğu, deri döküntüleri, saç dökülmesi radyoterapinin beklenen yan
etkileridir.Biolojik tedaviler: İmmunoterapi dahil biyolojik tedaviler vücudun
hastalıkla savaşabilme kapasitesinin kullanıldığı tedavi şekilleridir.
Monoklonal antikorlar bir antijene karşı yapılmıştır. Kanser hücreleri belli
antijenlere karşı yapılan monoklonal antikorlarla yok edilmektedir.
Radyoimmunoterapi ile monoklonal antikorlara radyoaktif molekül eklenerek direkt
tümöre radyoterapi yapılabilmektedir. Radyoaktif molekül I 131 veya yitriyum 90
dır. İnterferon tedavisi de vücutta doğal olarak oluşan bir madde olan alfa
interferonun direkt tümör hücreleri öldürebilme etkisinden yayrarlanılarak
uygulanır. Yan etkileri gripal infeksiyon benzeri semptomlar ( ateş, zayıflık,
kas ve eklem ağrıları) dır.
Lenfomada prognostik faktörler nelerdir?
Lenfomada tedavinin başarısını etkileyen faktörlere prognostik faktörler denir.
HDL için yaşın 60 ın altında olması, genel durumun iyi olması, serum LDH
düzeyinin yüksek olmaması, hastalığın erken evrede olması , ekstranodal hastalık
olmaması iyi prognostik faktörlerdir.
Lenfoma tedavisinin seyrini açıklamak için hangi terimler
kullanılmaktadır?
Primer tedavi: Lenfoma tedavisi için hastaya uygulanan ilk tedavidir. Primer
tedavi sonrası elde edilen sonuç komplet remisyon, parsiyel remisyon, hastalığın
refrakter olması şeklinde olabilir.Komplet remisyon: Tedavi sonrası hastalığa
ait tüm bulgular ortadan kalkar.Kür(şifa): Hastalık bulgularının tümü ile
görülmediği süre en azından 5 yılı aşarsa sözkonusudur.Parsiyel remisyon: Tümör
boyutları ilk boyutlarından en az ½ den fazla küçülmüştürDüzelme: Tümör geriler,
ancak tedavi sonrası başlangıç büyüklüğünün ½ sinden daha büyük kalırsa söz
konusudur.Stabil hastalık: Tedavi sonrası hastalık iyileşmez veya
kötüleşmezRefrakter hastalık: Kanser tedaviye dirençlidir.Hastalığın ilerlemesi:
Tedavi sırasında hastalık ilerlerse veya tümör büyürse (tedavi yetmezliği) söz
konusudur.Prognoz: Hastalığın nasıl ilerleyeceğini ve iyileşme ihtimalini
belirtmek için kullanılan bir terimdir. Prognoz aynı hastalığı olan çok sayıdaki
hastanın değerlendirilmesi ile belirlenir.Standart tedaviler: Uzun süredir
kullanılan, denenmiş tedavilerdir.Klinik çalışmalar(Gelişmekte olan tedaviler):
Tedavinin uygun, daha etkili ya da daha az toksik olduğunu tayin etmek için
uygulanan yeni tedavilerdir.Toksisite:Kemoterapi genellikle hızla çoğalan
hücrelere etkilidir. ör. Kanser hücreleri gibi. Ancak özellikle saçlar gibi
hızla büyüyen hücreler ya da ağız, mide- barsak sistemi ve kemik iliği gibi
organlardaki normal hücreleri de öldürebilir. Bunun sonucu toksisite ( yan
etkiler) ortaya çıkar. Yan etkiler hafif ya da ağır olabilir.
Kemoterapinin yan etkileri nelerdir?
Erken dönemde ortaya çıkan yan etkiler şunlar olabilir:
1. Kan yapımında azalma:
2. Saç dökülmesi:
3. Mide barsak sistemine ait yan etkiler:
4. Yorgunluk:
5. Diğer yan etkiler: öksürük, deride döküntüler olmasıdır. Tedaviden sonra tam düzelmesi haftalar, aylar alabilen bir şikayettir. Ağır bir yorgunluk olması çoğu kez aneminin işaretidir. Bulantı, kusma olması başta gelen gastrointestinal şikayetler içindedir. Bulantı çoğu kez ilk semptomdur, bazen 1-2 gün sonra başlayabilir. İshal bir yan etki olabilir. Ağız içinde kızarıklık, ağrı olmasına mukozit denir. Ağız içinde metalik tad alınabilir. Bunlar geçici yan etkilerdir. çoğu hastada saçlar, kaşlar, kirpikler, kol ve bacaklardaki, genital bölgedeki dökülür. Bu geçici bir etkidir. çoğu kez ilk kemoterapiden 2-3 hafta sonra başlar. Kemik iliğinde yapılan alyuvar, akyuvar ve kan pulcukları kemoterapinin myelosupresyon denen etkisi ile geçici olarak yapılamaz. Anemi alyuvarlarda azalma olmasıdır. Gerekirse eritrosit süspansiyonu verilir. Nötropeni akyuvarlarda azalma olmasıdır. Nötrofiller infeksiyonlara karşı korunmada önemli rol oynarlar. Azaldıkları zaman hayatı tehdit eden infeksiyonlar ortaya çıkabilir. Her kemoterapiden önce bu nedenle kan sayımı yapılır. Nötropeni varsa tedaviye nötrofil yapımını uyaran yardımcı tedaviler eklenebilir. Trombosit sayısı düşebilir. Trombositler pıhtılaşma olayına katılarak kanamayı önlerler. Trombositler azalınca dişeti, burun, cilt kanaması ortaya çıkabilir. Bu durumda trombosit transfüzyonu gerekebilir.
Kemoterapinin geç olarak ortaya çıkan yan etkileri :Başarılı tedavi edilen lenfomalı hastaların çoğu uzun yıllar sağlıklı olarak yaşayacaktır. Ancak hastalığa ya da tedaviye bağlı bazı problemler zaman içinde ortaya çıkabilir. Kemoterapinin geç yan etkileri kısırlık ve erken menapoz olmasıdır. Riski tedavinin tipi ve kemoterapi miktarına göre değişebilir. Erken menapoz 30 yaş üzerinde daha sıktır. 30 yaş altındaki kadınlarda mensesler tekrar başlayabilir. Erkekte ise geçici veya kalıcı kısırlık olabilir. Lenfoma tanısı ile tedavi edilen hastalarda lösemi, melanom veya organlarda oluşan tümörler gibi sekonder kanser gelişme riski fazladır.
Kemoterapi sırasında hastalarca dikkat edilmesi gereken
acil durumlar nelerdir?
Hastada aşağıdaki bulgular ortaya çıkarsa doktora başvurulmalıdır. Yapılan
önlemlere rağmen devam eden bulantı, kusma Kulakta dolgunluk Bacaklarda şişlik
Açıklanamayan kilo alma veya kilo kaybı Yorgunluk Başdönmesi Solunum zorluğu
öksürük Ağız ve boğazda ağrı Kabızlık veya ishal İnfeksiyon bulgusu(ateş)
Lenfoma ile ilgili tıbbi terimler nelerdir?
Kanser: Vücudumuzdaki milyonlarca hücre yaşlanır ve yerlerini sağlıklı hücrelere
bırakır. Bu sistemin bozulması ve anormal hücrelerin kontrolsüz bir şekilde
çoğalması sonucunda bir kitle oluşur. Bu kitleye tümör denir. Kanser anormal
hücrelerin kontrolsüz büyümesi ile ortaya çıkan hastalıkları ifade etmek için
kullanılan bir deyimdir.İmmun sistem: Vücudumuz iç ve dış birçok faktörle
etkileşmesine rağmen , çoğu insan yaşamı boyunca sağlıklı kalır. Ortaya çıkan
hastalıklar çoğu kez geçicidir ve kısa sürede iyileşir. Dış etkenler ya da
vücutta oluşan mutasyonlara rağmen sağlıklı yaşayabilmemiz için immun sistem
devreye girer. İmmun sistem vücuda giren mikroorganizmalarla ( bakteri veya
virus gibi) ya da anormal veya kanserli hücrelerle etkileşir. Bu etkileşim tüm
hücrelerin yüzeyinde bulunan antijen denilen proteinler aracılığı ile olur.
İmmun hücreler antijeni tanıdığı zaman immun cevap başlar, organizma yabancı
maddeyi veya anormal hücreyi ortadan kaldırır.Lenfatik sistem: Lenfatik sistem
vücut savunma sisteminin bir parçasıdır. Vücudun hastalık ve infeksiyonlardan
korunmasında rol alır. Bu sistem lenfosit isimli akyuvarları taşıyan ve lenf
sıvısı denen bir sıvı içeren ince damarlardan oluşur.Bu damar ağı içinde lenf
düğümleri denen küçük organlarda yer alır. Lenf düğümleri boyun, koltuk altı,
kasık gibi yerlerde bulunur. Lenf akımı lenf düğümleri ve lenfoid dokular olan
dalak, bademcik, kemik iliği ve timus arasında dolaşır. Lenf düğümleri gelen
lenf sıvısını süzer; böylece bakteri, virus ve diğer yabancı maddeler dolaşımdan
çıkarılır.Lenfosit: Akyuvarların bir tipidir. Bu akyuvarlar kemik iliğinde
yapılır ve kan damarları ile lenf damarları içinde dolaşır. Yabancı hücreleri
tanır ve yok edilmesinde etkili olur. Lenfositler T lenfositler, B lenfositler
ve NK hücreleri (doğal öldürücü hücreler) şeklinde 3 ana gruba ayrılır. B
lenfositler plazma hücrelerine farklılaşır. Plazma hücrelerinin yaptığı antikor
denen özel maddeler toksinler, bakteriler ve bazı kanser hücreleri ile
etkileşir.Lenfadenomegali: Lenf düğümlerinin büyümesine verilen
isimdir.Hepatomegali: Karaciğerin normal boyutlarından daha fazla büyümesine
verilen isimdir.Splenomegali: Dalağın normal boyutlarından daha fazla büyümesine
verilen isimdir.
Lenfoma ile ilgili bilgi almak için başvurulacak kaynaklar
hangileridir?
Oncolink:
www.oncolink.upenn.edu
, www.oncolink.org
Cancer Information Service:
http://cis.Nci.Nih.Gov
National Cancer Institute`s Clinical Trial web sayfası
http://cancertrials.nci.nih.gov
Lenfoma organizasyonları nelerdir?
Leukemia and Lymphoma Society.Website:
www.leukemia-lymphoma.org
e-mail:
infocenter@leukemia-lymphoma.org
Lymphoma Research Foundation of America.Website:
www.lymphoma.org
www.lymphomafocus.org
e-mail: LRFA@aol.com
Cure for lymphoma foundation a guide for patients 215 Lexington Avenue New York,
NY 10016. Website: www.cfl.org
e-mail: infocfl@cfl.Org
Lenfoma ile ilgili tıbbi kaynaklar nelerdir?
1. Wintrobe`s Clinical Hematology Ed. Lee GR, Foerster J, Lukens J, Pareskeras F, Greer JP, Rodgers GM. Tenth ed. Williams- Wilkins Com. Baltimore 1999
2. In: Hematology Basic Principles and Practice. Ed. Hoffman R, Benz EJ, Shattil SJ, Furie B, Cohen HJ, Silberstein LE. 3 rd ed. Churchill Livingstone Inc Newyork 2000
3. Williams Hematology. Ed. Beutler E, Licthman MA, Coller BS, Kipps TJ, Seligsohn U. Sixth ed. McGraw- Hill USA 2001